Avukatlık Mesleğinin Kısa Tarihçesi
Avukatlığın yani savunma mesleğinin tarihi Eski Yunan ve Roma’ya kadar eskiye dayanmaktadır. Antik Yunan’da Solon Kanunlarına göre uyuşmazlıklarda tarafların bizzat yargıç önünde hazır olarak bulunmaları zorunluydu. Bu yargı rejimine “Formula rejimi” de denilmekteydi. Rejimin uygulanması sırasında uyuşmazlığın tarafı olan kişilerin hepsinden kendisini net olarak ve gerekli eğitime hakim olarak etkili bir savunma yapmasının beklenemeyeceği, bu durumun haksızlıklara yol açtığı anlaşılır hale geldi. Öncelikle bu sebeple tarafların savunmalarını öncesinde hazırlayan, bugünkü haliyle “arzuhalciler” olarak nitelendirdiğimiz o zamanki ismiyle “logographes” adı verilen meslek dalı oluşmuş oldu. Zamanla logographesler olarak nitelendirilen şahısların yalnızca duruşma öncesi savunma hazırlamanın yanında yargıç karşısında tarafların yanında alması ve onları savunmaya başlamasıyla bugünkü haliyle avukatlık mesleğinin temelleri atılmış oldu.
Osmanlı Devleti tarihinde ise belirli bir eğitim almış ve dilekçe yazmakla görevli arzuhalcilerin yanında, mahkeme usulüne aşina olan mübaşir gibi kişilerin tarafların savunmasını yapmak adına kadının verdiği izinle vekillik yapan “vekil-i mühassar” lar ortaya çıkmıştır. Bu kişilerin yeterli eğitiminin olduğuna ilişkin halk nezdinde duyulan şüpheler ve tepkiler dolayısıyla Tazminat Fermanı ile çalışmalara başlanarak mesleğin kurallarının belirlenmesi sağlanır. Tazminat ile birlikte dava vekilleri kanunların öngördüğü şartları sağlayarak aynı soydan olan vatandaşların menfaatlerini savunması adına hizmet eden ve buna vakit ayıran kişiler olarak karşımıza çıkar. Avukatlar ile ilgili ilk kapsamlı düzenleme ise 13 Ocak 1876'da Dersaâdet Dava Vekilleri Cemiyeti Nizamnâmesi ile ortaya çıkmıştır.
Nizamnâme’de avukatların örgütlenmesi, dava vekilliği yapabilmenin şartları, sınavları vb. birçok konu ile avukatlığın belirsiz olan mesleki sınırları keskinleştirilir. Artık dava vekilliği belirli şartları haiz ve profesyonel bir şekilde icra edilmesi gereken bir meslek haline getirilir.
Cumhuriyet Döneminde ise avukatlık ile ilgili ilk düzenleme 03.04.1924 tarihli ve 460 sayılı “Muhamat Kanunu” olarak karşımıza çıkmaktadır. Kanunda geçen “muhamat” ve “muhami” kelimeleri dava sonra 06.01.1926 tarihli 708 sayılı kanunun 1. Maddesi ile “avukat “ ve “avukatlık” olarak düzenlenmiştir. Sonrasında 27.06.1938 tarih ve 3499 sayılı Avukatlık Kanunu yürürlüğe girmiş ve 07.07.1969 tarih ve 1136 sayılı şuan yürürlükte olan Avukatlık Kanunu ile son halini almıştır.
Günümüzdeki Haliye Avukatlık Mesleği
Avukatlık mesleğinin birçok tanımı yapılsa da kanımızca avukatlık en doğru tabiriyle; ilkeler, mevzuatlar, doktrinler ve örf ve adetten oluşan bir bilim olan hukukun insanların karmakarışık ilişkilerine ustalıkla ve kesin olarak uygulayacak kadar hâkim olunması gereken ve profesyonel icra edilen bir meslektir. Avukatlık mesleğinin doğuşu ve gelişiminde yaşanan sancılar ile savunma hakkının insanların en temel haklarından biri olduğu tüm dünyada kabul görmüştür. İnsanların sosyal ve ticari alandaki karmakarışık ilişkilerine doğru kuralın doğru yerde uygulanması gerekliliği aynı zamanda avukatlık mesleğinin yüksek sorumluluk bilinci gerektirdiğini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte savunma hakkının kutsallığı gereği avukatın bağımsız olması gerekmekte; bu bağımsızlığın yalnızca çalışma sürecini kapsamasından ziyade meslek örgütlerine, yürütme ve yargı kuvvetlerine karşı da bağımsızlığını içermesi ve bu bağımsızlığın herhangi bir kısıtlama olmaksızın eşitliğe dayalı ilkeler ile teminat altına alınmasını gerektirmektedir.
Günümüzde savunma mesleğinin gerektiği değeri görmemesi ve bağımsızlığın önüne çıkan engeller karşısında motivasyonunu sürdürerek savunma mesleğinin hak ettiği değere ulaşması için mücadelesine devam eden ve mesleğini adalet, dürüstlük ve hukukun üstünlüğü ilkelerini benimseyerek icra eden her meslektaşımıza saygı ve sevgilerimizi iletir, avukatlar gününü kutlarız.
Yargının üç sacayağından biri olan savunmanın öneminin herkesçe kavranması temennilerimizle…
Comments